(16.09.2012 Pazar günü yaptığım koşu antrenmanı raporu)
Geçen haftaki dörtlü olarak yine ormandaydık. 4 turun üstüne çıkmakta kararsızdım, Strava’daki “meydan okuma” için 4 tur ziyadesiyle yetiyordu. “16 günde 160km” denemem başarıyla sonuçlanmış olacaktı böylece.
Kerim ve Ali 6 tura saldırdılar, diğer arkadaş da 3 turla hayatının en uzun koşusunu yapma amacındaydı. Kerim’in kalflarından birindeki çekme ve Ali’nin shin splint’i andıran hassasiyeti neticesinde tempo geçen haftadan düşük olunca geriye düşmemeyi başardım. İlk dört turu hemen hemen aynı hızlarda döndük, baktım sinyaller olumlu 5. tura da Kerim ve Ali’yle girdim (ilk 3 turu soldan, diğerlerini sağdan dönüyorduk). Bu turda hepimizde zorlanma ve yorgunluk belirtileri başladı. Evde jellerim bittiğinden sadece bir jel ve bir tadımcayla idare ettim. Yer fıstıklı tadımcayı koşuda ilk defa denedim, yutması pek kolay olmuyor ama jele yakın bir toparlama etkisi var gibi hissettim.
5. turun son 2 km’sinde saatime baktığımda 27km’yi devirmiş olduğumu görünce, bu koşuyu uzun zamandır yapmadığım 32k’lık bir koşu haline dönüştürme fikirleri dolanmaya başladı kafamda. Bu tür soruların cevabı bir sakatlık olmadıkça bellidir, ne yapar eder o ekstra gücü bulur ve hedefe ulaşırsınız. O sırada Ali yanıma geldiğinde, tur bitince 1km kadar devam edip döneceğimi, sonrada diğer tarafa 500m gidip dönerek 32k’ye tamamlamak istediğimi söyledim. Ali bırakmayı düşünürken ilk 2km’de benimle gelmeye ikna oldu, böylece o da 30k bariyerini geçmiş oldu.
Maratonda bu sürenin üzerine yaklaşık 40 dk. daha koşacağımı düşününce her yarışın son anlarında yaşadığım acıları hatırlıyorum. Acıyı hafifletebilir miyim bilmiyorum, ama belki süresini kısaltabilirim.
Koşudan sonra kendimize harika bir ödül verdik: Birer koca torba dolusu buz! 2 futbol topu büyüklüğündeki buz torbalarını önce kucağımıza oturttuk, sonra bacak bacak üstüne atıp bacakların arasına sıkıştırdık. Bacaklarımızın her bölgesine buz kompresi uygularken buzun soğukluğunu hiçbir şekilde hissetmiyorduk, sanki buzları bacaklara yapıştırdıkça sönen bir balon gibi hızla eriyorlardı.
Kerim sonunda dayanamayıp az önce tarif ettiği, evde yaptığını söylediği buz uygulamasını hemen oracıkta yapmaya karar verdi: Torbayı yere koydu ve ayakkabıları çıkartıp çoraplarla buz torbasının üzerine bastı. Zaten ben de o bahsettiğinden beri yapmak istediğimden hemen arkasından aynı pozisyonu aldım: Tarif edilmez güzellikte bir duygu! Elite atletlerin kullandıkları, tüm bacakları içine alan buz kılıflarının kıymetini o an daha iyi anladım.
4. turda son anda Sedef’i de gördüm. Aslında ona bakıyordum ama yorgunluktan boş baktığımdan geç tanıyabildim Sonraki turun başında tekrar karşılaştık, “son anda tanıdım seni!” diye seslendim ama müziği biraz yüksek dinlediğinden galiba duymadı
Çok iyi oldu bu koşu, hesapta yokken 32k koşabilmenin keyfi de bir başka oluyor, ehmm.. İyi pazarlar ve umarım Eymir’de herkes eğleniyordur!
Leave a Reply