Koga Carbon Team Edition ’09

(Berlin Maratonu’ndan dönerken yanımda getirdiğim yeni bisikletimle ilk sürüş deneyimim. Yazı ilk olarak 10.10.10 tarihinde Dailymile’daki sayfamda yayınlandı.)

Bulutların biraz yükseldiğini, yağmurun dinip yerlerin kuruduğunu görür görmez hemen bisikletimin yanına koştum! :) Önce eski bisikletimin suluğunu söküp yenisine taktım. Sonra uzun süre önce alıp da henüz kullanmadığım Garmin hız/kadans ölçeri monte ettim. Lastik havalarını ayarlayıp sele altı çantayı da yeni bisiklete aktardıktan sonra yola çıktım. Haa bu arada minik nazar boncuğumu arka frene iliştirmeyi de unutmadım :)

Parkurun ilk ve son 2km’si dar, trafikli ve nisbeten bozuk zeminli bir yol olduğundan bu bölümde yavaş gidiyorum. FR305’im her zamanki gibi gidona bağlı, bir kokpit vazifesi görüyor; tüm veriler önümde artık kadans da eklenince! Yalnız, 4 bölümlü ekran yetmemeye başladı, sürekli ekran değiştirmemek için önceliklerimi yeniden belirlemem lazım: bisiklet antremanı boyunca en çok görmek istediğim 4 veri hangileri? Eskiden kadansı bisikletimin yol bilgisayarından, gerisini de FR305’ten görüyordum, rahattım. Şimdi KOGA’da henüz yol bilgisayarı yok, koyup koymamakta da kararsızım.

Bu antreman tamamen test amaçlıydı. Zaten uzun zamandır bisikletle çıkmadığım ve maraton ertesi toparlanma sürecim devam ettiği için temkinliydim. Yanıma 2 ad. GU Roctane alıp arada onları da denedim. Biri ananslı diğeri blueberry ve başka birşey karışımıydı. Aromaları o kadar hafifti ki belli belirsiz hoş bir tat geliyordu o kadar.. Çok memnun kaldım, bundan böyle sadece bunlardan alacağım herhalde..

Bisikletle ilgili ilk izlenimlerim:
Öncelikle şunu farkettim, eğer iyi bir bisikletten daha iyisine geçiş yapıyorsanız, aradaki farklar kağıt üzerinde çok gibi gözükse de sürüşteki farklar o kadar da büyük olmuyor. En nihayetinde aletin motoru sizsiniz, nasıl basarsanız öyle gidiyor işte :) Hatta aşırı bir beklentiden midir nedir -”çok hafif ya, pedala bastım mı uçacam” gibi- sanki bacaklarım güçsüzmüş gibi hissettim. Bu durumun aslında 3 temel sebebi vardı bence: 1- Bacaklarım gerçekten de hem maraton ertesi olduğundan, hem de 1 aydan fazladır bisiklete binmediğimden zayıf sayılırlar. 2- Daha önce kullanmadığım bu aynakol dişli seti hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bilinçaltından sanki beni yavaşlatacakmış gibi bir psikoloji içine girmiştim (kompakt 34/50’den bahsediyorum). 3- Düzlüklerde eski bisikletimle arasındaki ağırlık ve diğer farkların hıza etkisini hissetmek pek mümkün olmadı.

34/50 dişliyi fazla yadırgamadım. Kuvvetli bir yol bisikletçisi için belki ufak kalabilir, fakat benim için gayet yeterli. Kullanmadan önce nette biraz araştırma yapmış ve 39/52 veya 53’le değiştirmenin yollarını araştırmıştım. Kullandıktan sonra fikrimi değiştirdim, bu aynakol beni çok uzun süre götürür. Belki ileride arka son dişliyi 12’den 11’e düşürürüm o kadar. Tabii bu aynakola biraz alışmak lazım; aynalar arasında diş farkı fazla olduğundan (39/52’de 13, 34/50’de 16) ayna değiştirince vites farkları da büyük oluyor. Şöyle ki; mesela hızlanırken ayna büyüttüğüm anda 2 vites küçültmek, tırmanışa geçerken ayna küçülttüğümdeyse hemen 2 vites büyütme ihtiyacı hissediyorum. Bu yüzden bazen -özellikle tırmanışa başladığımda ayna küçültürken boşa pedal çevirir gibi olmamak için- önce arka dişliyi 1 küçüğe takıp sonra ayna küçültüp hemen sonrasında 1-2 kez daha arka dişliyi küçültmeyi denedim, fena olmadı. İdeal geçişleri zamanla öğreneceğim.

KADRO GEOMETRİSİ:
Bu kadro eski çelik kadroma göre daha kısa göbek mesafesine sahip. Bu bisikleti yön değiştirmeye daha tepkili yapıyor, fakat bugün ulaştığım 67.5 km/s hıza kadar bunun yüksek hızda negatif bir etkisini görmedim (Bu hızda kadans 126’ydı). Çelik kadromun dizaynı zaten 20 yıl önceki safkan tur bisikleti dizaynı, o zamandan bu zamana çok şeyler değişti. Ayrıca bu yeni kadronun geometrisi biraz triatlona yakın gibi hissediyorum, zaten beğenmemin bir sebebi de buydu.

İki bisiklet arasında çok şaşırtıcı farklar yok. En büyük fark, tahmin edeceğiniz gibi tırmanışta yaşanıyor. Onu da antremanın 2. yarısında daha bariz hissettim. Bir kere aradaki yaklaşık 4kg’luk fark ve vites dişli sistemi birleşince tırmanışların çok rahatladığını söylemeliyim. Bir de pedal çevriminde bacakların yukarı hareketinde güç uygulamaya dikkat ederseniz tırmanış gerçekten keyifli bir hal alıyor, sanki biri hafifçe arkadan sizi itekliyor gibi bir his :) Buna karşın inişlerde de hafifliği sanki dezavataj gibi, pedal çevirmeyi bıraktığınızda daha çabuk yavaşlıyor sanki. Eski bisikletim ağrılığından olsa gerek inişte sanki daha hızlıydı, emin değilim verileri karşılaştırmam gerek. Sonuçta tırmanışta sağladığı avantaj daha fazla.

Seleyi biraz yükseltmeli, belki gidon boğazını da biraz alçaltmalıyım. İdeal sürüş pozisyonumda değildim bugün. Buna rağmen fazla sıkıntı yaşamadım.

7.9 kg’luk KOGA’da tüm kritik noktalarda çok üst kalite komponentler kullanılmış. İleride neler değiştirilebilir? Sele borusu, gidon boğazı ve gidon aluminyum, Shimano’nun bir markası olan PRO kullanılmış. Kaliteli ve hafif, ama karbon değil sonuçta. Sele de PRO marka, memnun kaldım fakat bu da hafifletilebilir. Bunlardan önce değiştirmemde fayda olabilecek parça, jant kilit çubukları. İşte bunlar gerçekten çok ağırlar, üstelik mandallar o kadar büyük ki sanki aerodinamiği kötü etkiliyor gibi hissediyorum :)

Bugün çelik kadrolu bisikletimin de gerçekten iyi bir bisiklet olduğunu bir kez daha anladım. Yeni bisikletimle çok güzel günler geçireceğime inanıyorum, ancak eski bisikletimin de hissi, havası ayrı… Bazı geleneksel bisikletçilerin dediğine hak vermek lazım: ”Steel is real” :)

VERİLER:
Ortalama kadans: 73.5 rpm
Maks. kadans: 126.4 rpm
Maks. hız: 67.4 km/s

almost 2 years ago via Garmin

Leave a Reply

  

  

  

You can use these HTML tags

<a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>