Annemin hediye olarak aldığı, Bowerman serisinden olan Nike Moto 5’lerle uzun ve eğlenceli bir birliktelik yaşadıktan sonra, artık yeni bir ayakkabı almamın zamanı gelmişti. 1.100 km’den fazla kullandığım Nike Skylon’lardan sonra Moto 5 çok da fazla etkilememişti beni. Ama renkleri güzeldi ve o sıralar beni süper motive eden Nike+ sensör yuvası olduğundan memnundum. Onları da haşat ettikten sonra, görür görmez tutulduğum Lunarglide+2’leri önce titiz bir şekilde denedim, sonra da satın aldım. Berlin Maratonu’nda bunlarla koşacaktım.
Lunarglide+2’yle ilk koşum, 19 Eylül 2010 tarihindeki 1. Riva Yarı Maratonu’ydu. Bu yarışa antreman yapmak ve ayakkabıları denemek için katılmıştım. İşte o yarıştan sonra ilk yorumlarım: “…Ayakkabı kendini unutturuyor. Bu da aslında iyi bir özellik, değil mi? Çünkü tüm gerekli işlevleri yerine getiriyor ki onları hiç düşünmüyorsun. Topuk bölümü yastıklaması orta ve önden daha fazla, bu belirgin biçimde hissediliyor. Zaten sanırım AIR özelliği sadece tabanda var. Yani safkan bir yarışçı değil ama eski amerikan arabaları gibi yaylana yaylana de gitmiyor. Ayak parmaklarımın ön kısımda baskıya uğraması gibi bir sorun yaşamadım…”
Arkasından, birkaç gün sonra yaptığım ikinci koşudaysa düşüncelerim şu şekildeydi: “Riva’dan sonra ilk kısa koşu + ayakkabılara ısınma turları… Lunargalide+2 ile ilgili ek yorumlar:
1-Bu ayakkabının dili üzerinde bağcıkların içinden geçtiği bölüm yok. Çünkü dilin iki yanında, ayağı çevreleyerek tabana sabitlenen bölümler var, yani dilin içeri kayması mümkün olmadığı gibi, ayağı hafifçe saran bir içlik görevi görüyor.
2- Hafif ıslak taş parke ve asfaltta herhangi bir kayma hissetmedim.
3- Topukta yastıklama olup orta ve önde nisbeten daha dirençli bir tabana sahip olduğunu söylemiştim. Bunun en büyük faydasını yokuş aşağı koşularında gördüm! Topuğu yüksek, öne eğimli koşu ayakkabılarında inişte önce topuk yere değdiğinden, ayağımızın önü hızla yere doğru açılanarak basıyor. Bu hareketin sert şekilde olmasını engellemek için ister istemez öndeki kaslarımız (tibialis, extensor’lar vs.) gereğinden fazla yoruluyor, ayak bileğimiz ve o bölgedeki kaslar da zorlanıyor. halbuki Lunarglide 2 topuk inişini çok güzel sönümlendirerek orta ve ön kısma geçişi yumuşak hale getiriyor. Ben özellikle yokuş aşağı koşmayı çok sevdiğim için bu özelliğini çok beğendim.”
Hala Lunarglide+2’yle koşuyorum. Tabii farklı koşullarda giydiğim birkaç ayakkabım daha var, o yüzden bu ayakkabıların ömrünü doldurabilmem 2 yılımı aldı. Hala ilk günkü rahatlığında, 795 km. sonra bile herhangi bir deformasyon yok. Kullanımda belli belirsiz bir sertleşme var gibi, fakat onlarla koşmama devam etmeme engel değil.
Yine de, açıkçası 8 hafta sonra Avrasya Maratonu’nu yeni ayakkabılarla koşmak istiyorum. Bu kez çok severek kullandığım Saucony FF5’ler gibi minimal bir model alacağım.
Leave a Reply