-Yükseklik Kazanımı: 1340 m.-
Maks. hız: 63.7 kph, Ort. kadans: 63.88 rpm
Sabah 8’de Göktürk’ten yola çıktım. Kemerburgaz’dan Bahçeköy’e doğru gidip Tarabya Üstü’ne bağlandım, oradan Tarabya Bayırı’ndan aşağı inip sahilden İstinye’ye vardım. Yoldayken Özgür aradı, Fbook’dan katılacağımı görünce beklesinler mi diye sordu. O sırada Yeniköy Shell’de ihtiyaç molasındaydım, “sorun değil yola çıkın” dedim, nasıl olsa bana doğru geleceklerdi sahilden. İstinye koyunda karşılaştık, dönüp ben de arkalarına takıldım. Fatih, Özgür, M.Doğan ve 2 kişi daha vardı…
Sanırım bisikletle çıktığım en dik yokuşu, Rumeli Feneri’ne gidip döndükten sonra tekrar çıktım! Sarıyer’den yukarı tırmanış akıl işi değil, ama herkes yapınca normalmiş gibi çıkıyor insan…
Rumeli Feneri’ndeyiz. Soldan: Fatih Altan, Erol, Özgür Nevres, Ben ve Mustafa Doğan Turhan
Rumeli Feneri’ndeki manzara inanılmazdı! Hele denizin yüksek kayalıklar arasına bir girintisi vardı ki, suyun temizliğini görseniz İstanbul’da olduğumuza inanmakta güçlük çekerdiniz. O kadar yüzmek istedim ki o an… Fotoğrafını çektim ama gerçeği kadar güzel çıkmamış.
Dönüşte Sarıyer’e iniş için döneceğimiz noktada Zekeriyaköy’e doğru gidip gitmemeyi tartıştık. M.Doğan’ın dönüş yolu uzun olduğundan inmeyi tercih etti, galiba Fatih de dönüşe geçmeyi istiyordu. Erol (adını yanlış hatırlamıyorsam) Özgür’e “biz de inelim, sonra çıkıp Bahçeköy’e yukarıdan gideriz” dedi. Ben de onlarla tekrar çıkmaya karar vermiştim ama neyime güvenerek onu bilmiyorum.
Uzun inişten sonra, tam Fatih ve M.Doğan’dan ayrılıp tırmanışa başlarken ön aktarıcı küçük dişliye bir türlü atmadı, durmak zorunda kaldım. İnip pedalı elle çevirerek vitesleri ayarladım, bir problem çıkmadı. Tekrar sürmeye başladığımda Özgür’le Erol 50-60 m. uzaklaşmışlardı. Zaten tırmanışta uzun süre onların hızına ayak uydurmam imkansızdı, bir de bu aksaklık olunca onlarla da vedalaşmış oldum. Yokuşun son çeyreğinde onları gördüğümde aramızdaki mesafe 400-450 m.’yi bulmuştu.
Tırmanıştan sonra Bahçeköy üzerinden Kemerburgaz ve oradan da eve geri döndüm. Bu bölümün tamamında oldukça yorgundum. Sürüş boyunca bir muz ve 1 ad. yer fıstıklı Tadımca tükettim. 650 ml. kadar da su içtim.
Bu güzergahta aerobar olmasa da olurmuş. Fazladan 420 gr. bu tırmanışlarda azımsanacak bir ağırlık değil. Onun dışında sele, iç lastik, jant ve jant kilitlerinde 650 gr. fazlam olduğunu öğrendim (ulaşılabilir daha kaliteli ekipmanla değiştirdiğimde). Tabii kendi ağırlık fazlamızı da unutmayalım
Bunlar işin bahanesi, önemli olan antreman, yine antreman… Herkese iyi pazarlar!
Leave a Reply